3 Ocak 2010

Tanrım! Biraz daha özgüven, lütfen


Dönersin bir gün kendi gerçekliğine. Saçlarında baharlardan kalma rüzgarlar... Gözlerinde o en sevdiğin muzipçe bakışlar... Dudağında ansızın beliren medusa gülüşler... Bir defa olsun kanatlarım olsa da; kendi göğümde uçsam dersin. Kalbin duracak gibi olur, yakamoz vurmuş denizlere her baktığında... Çağların kör noktalarından geçer gibi geçersin kendinden. "Saplantılarından kurtarmak gerekiyor vicdanı" dersin. El sıkışılıp, vedalaşılan biri değildir vicdan, bilirsin.

Şeytana ve insanların kirli sözlerine aldırmadan, içindeki sevinçleri hayra yorarsın. Baş ağrısı kadar sıradanlaşan virüssel ölümlere yazgılı bir toplum olmanın acısı çöker bedenine. İşgal edilmiş ülkelerin, sürgün edilmiş hakları gibi boyun bükerek geçersin tarih denizinden. "Zaten tarih de uzlaşılmaya çalışılan bir dizi yalandan başka nedir ki," dersin.

Ve şimdi ne önemi vardır, sarışın bir çocuğun gözlerinden güneş çalmanın. Vaktin yoktur deli rüzgarlarla savaşmaya. Alnında ezeli bir dünya yorgunluğu... Peşinde sürüklediğin bir yürek bozgunu... Akla yatkın cümleler kurmak istersin; Alabildiğine abartılı, alabildiğine özgür, alabildiğine cesur söylemler sunarsın tanrıya.

Anadolu toplumlarının kırılganlığını taşımıyordur yüreğin. Ve bunun için artık üzgün bile değilsindir. Sevmek… Sevmek… Yalnızca sevmek… Tanrım! Ne büyük açmaz. Yedi denizin suyunu içsen de; söndüremezsin yangınını bağrının. Güvenerek sezgilerine inkar edersin hayatın bir yalandan ibaret olduğunu… Zamanın hükümsüzlüğünü anlatmak için oluştan kopmak gerektiğini söyler sana hiçliğin.

Ve işte şimdi; açık olmayan bilgelik ve yeterli olmayan cümlelerinle, saklanmak istemezsin kimseden. İkna etmek de istemiyor gibisindir kimseyi, hiç birşey için. Yürekte yazılı bir yasaya dayanıyordur eylemselliğin. Hayır, herhangi birinden üstün de değilsindir.

“Bilinmeyenin” içinden geçirdikleri kendi kendini baltalayan bir düştü. ”Tanrım! biraz daha özgüven, lütfen.” Dese de aslında istediği sadece bir akşam kızıllığı mutluluğuydu.

Bense sus/ tum. Kulağımda, Beethoven moonlight sonat.
Yıl: 2010.
Ay, gün, saat: unuttum.

lal-i handan